TEST

Spam postaya hapis cezası

5 Kasım 2007 Pazartesi


Milyonlarca spam posta gönderen bir kişiye 2 yıl 3 ay hpis cezası verildi.
ABD'de, internet üzerinden, milyonlarca reklam amacı taşıyan istenmeyen elektronik posta (spam) gönderdiği gerekçesiyle yargılanan bir kişi, 2 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı.

New York'ta görülen davada, önceki duruşmalarda suçunu kabul eden 28 yaşındaki New Jersey'li Todd Moeller'in, 27 ay hapis cezasına çarptırılmasının yanı sıra 180 bin dolar da tazminat ödemesine karar verildi.

Moeller, American Online internet portalının 1,2 milyon kullanıcısına, ticari ürün reklamlarını içeren milyonlarca ''spam'' gönderdiğini kabul etmişti. Moeller ve suç ortağı olmakla suçlanan Adam Vitale, çok büyük miktarda ''spam''i, gönderici adresi belli olmadan yollayabildiklerini ve bu şekilde onbinlerce dolar kazandıklarını itiraf etmişlerdi.

Adam Vitale'nin cezasının 13 kasımda açıklanacağı belirtiliyor. ABD'de 2005'te de milyonlarca ''spam'' gönderdiği belirlenen Jeremy Jaynes de 9 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.
Kaynak:AA

Tek tuşla tüm cepleri sustur


Cep telefonlarını ellerinden düşürmeyen insanlardan rahatsız mı oluyorsunuz?

Cep telefonlarını ellerinden düşürmeyen insanlardan rahatsız oluyorsanız, tam size göre bir ürün satışa sunuldu

Otobüste ya da sessiz olunması gereken bir yerde cep telefonlarını ellerinden düşürmeyen insanlardan rahatsız oluyorsanız, tam size göre bir ürün satışa sunuldu. “Jammer” adı verilen bu yeni alet sayesinde tek tuşa basarak, 10-15 metrekarelik bir alandaki tüm cep telefonu sinyalleri kesebilirsiniz. ABD’de cep telefonu gürültüsünden bunalan binlerce kişi bu aletlerden satın alıyor. Tanesi 50 dolardan başlayan jammer’ların fiyatı etki alanı genişledikçe yükseliyor. Bu aletleri Amerika’da kullanmak yasak hatta cezası da 11 bin dolar. Ancak New York Times gazetesine göre binlerce Ameirkalı internet üzerinden satılan bu cihazlardan edindi bile.

Kaynak:internethaber.com

Ayetten telefon zili olur mu?


Kuran ayetlerinin cep telefonlarında zil yerine kullanılması caiz midir?
Suudi uleması, Kuran ayetlerinin cep telefonlarında zil sesi yerine kullanılmasının caiz olup olmadığını tartışıyor.

Basının bildirdiğine göre, önde gelen din adamları Başmüftü Şeyh Abdülaziz Eşşeyh başkanlığında dün Mekke’de toplanarak bu konuyu ele aldı.

El Hayat gazetesi, tartışmanın çok hararetli geçtiğini, ancak ulemanın ortak görüşe varamadığını yazdı.

Bazı din adamları ayetlerin bu tarz kullanımının Kuran’ın ilahi niteliğine ters düştüğünü düşünüyor, bazıları ise buna cevaz veriyor.

Ulema, zil meselesini daha sonraki toplantılarda müzakere edecek. Ulema, bugünkü toplantısında ise "ceninin cinsiyetinin belirlenmesi" ve "Müslüman olmayan memleketlerdeki seçimlere Müslümanların katılması" konularını tartışacak.

Kaynak:internethaber

Şüpheli mailleri açmayın


Merkezi Mersin'de bulunan Çevre ve Tüketici Haklarını Koruma Derneği (ÇETKODER) Genel Başkanı Mustafa Göktaş, son günlerde MSN üzerinden kontör temin etme yönteminin arttığını, ''modern ve teknolojik hırsızlar''ın, kullanıcıları mağdur ettiğini belirtti.
Göktaş, ÇETKODER'in düzenlediği ''MSN tuzakları, cepten dolandırıcılık'' konulu toplantıda, Yahoo, Google, MSN Messenger gibi haberleşme programlarının şifrelerini kıran kötü niyetli kişilerin vatandaşları dolandırdığına dikkati çekti. Şifresi kırılan internet kullanıcısının adresinde bulunan kişilere ulaşan hırsızların kontör talebinde bulunduğunu ifade eden Göktaş, bazı hırsızların da kırdıkları MSN messengerde kayıtlı adreslerden borç para talep ettiğini vurguladı.
Mustafa Göktaş, ayrıca bazı sitelere yönlendirerek ya da dosyalar göndererek, kullanıcılara ait şifre bilgilerinin haksız kazanç elde edebilmek için ele geçirilmeye çalışıldığını bildirdi. Bazı zararlı yazılımlarla bilgilerin ele geçirildiğini anlatan Göktaş, şunları kaydetti:
''Bir başka yöntem ise 'haberi gördün mü, girip okusana, senin için bak ne yazdım, ne hazırladım' tarzı ilgi çekici söylemler ile vatandaşları hazırlanan sahte web sayfalarına yönlendirip MSN şifreleri yazmaları sağlanıyor. Bu işlemin gerçek olduğunu sanan vatandaş, şifresini şüphelenmeden yönlendirilen sayfaya girmekte ve bilgileri hackerların eline geçmekte. Çok dikkatli olunmalı. Modern ve teknolojik hırsızlar, MSN kullanıcılarını mağdur ediyor.
Çalınan MSN adresi ve şifresinin 'passport@css.one.microsoft.com'' adresi aracılığı ile tekrar elde edilebilir. Ancak MSN kullanıcıları şifrelerini ve bilgilerini sürekli güncellemeliler, şifreler en az 10-12 haneli olarak belirlenmeli ve rakamların yanı sıra harfler ve semboller de kullanılmalı.'' Göktaş, kontör, şifre istekleri ile kredi kartı numarası ve internet hesap bilgisi veya banka hesap bilgisi gibi taleplere şüpheyle yaklaşılması gerektiğini anlattı. Sanal sohbet ortamında tanışılan kişilere aile, adres, telefon, işle ilgili konularda bilgiler verilmekten kaçınılması gerektiğini belirten Göktaş, şöyle devam etti:
''Mail adreslerinize gelen şüpheli mailler, en yakın arkadaşınızdan bile olsa kesinlikle açılmamalı ve silinmelidir. MSN yolu ile gönderilen web adreslerine girilirken dikkatli olunmalı, e-posta adresi ve şifre ile giriş yapılmamalıdır. Ayrıca, kendilerini polis ya da jandarma olarak, savcı olarak tanıtan dolandırıcılar 'bir soruşturmaya esas olmak üzere sizi aradık, soruşturma yapıyoruz' diyerek cepten karşı tarafı dakikalarca konuşturup vatandaşın faturasını kabartırken dolandırıcı kişi 'konuştukça kazan' kampanyasından kontör kazanıyor. Her geçen gün yeni bir dolandırıcılık ve sahtekarlık olayı gündeme geliyor. Vatandaş bilmeden mağdur oluyor. Ancak vatandaşın merak ve güven duygusunun sömürüldüğü bir gerçek.

Kaynak: İnternet Haber

Cep telefonu dinlemeye son


Satışı için izin beklenen Gold Lock isimli program ile cep telefonları dinlenebilmesini imkansız hale gelecek. Teknosafe isimli firmanın pazarlama müdürü Ersin Özkan, bir İsrail firmasından Gold Lock isimli programın Türkiye distribütörlüğünü aldıklarını ve programın satışı için izin beklediklerini söyledi.
Program nasıl çalışıyor?
''Program, cep telefonlarının dinlenmesine karşı iki kat güvenlik duvarı oluşturmakta. 1024 bit asimetrik ve 256 bit simetrik şifreleme sayesinde telefonların dinlenebilmesi imkansız hale gelmekte. İngiliz Colombia Üniversitesi'nin hazırladığı bir rapora göre 1024 bit şifrelemeyi bir saniyede 1 milyon işlem yapan bir bilgisayarın çözebilmesi için 300 milyar yıl gerekmekte.
Şifrelemeye geçiyor
Üstelik, bu sistemde her telefon görüşmesinde farklı şifreleme yapılmakta. Böylece telefonun dinlenebilmesi imkansız hale gelmektedir. Program ile birlikte cep telefonu iki modlu olarak çalışmaktadır. Birinci modda normal görüşmeler yapılabilmekte, ikinci modda ise sadece kriptolu görüşmeler yapılmakta. Kriptolu görüşme için karşı taraftaki telefonda da güvenlik programının yüklü olması gerekmekte.''
Fiyatı 1000 dolar
Programın symbien işletim sistemli tüm cep telefonlarına yüklenebileceğini ifade eden Özkan, ürünü 1000 dolardan piyasaya sunmayı planladıklarını söyledi. Piyasada izinsiz olarak çok daha düşük güvenilirlikli programların 3-4 bin avro fiyat ile satıldığını öğrendiklerini kaydeden Özkan, kendilerinin satışa sunacağı ürünün ise çok daha ekonomik olduğunu sözlerine ekledi

Kaynak: İnternet Haber

Google 100 Dilde Çeviriye Hazırlanıyor


Dünyanın en büyük internet arama motoru şirketi Google, otomatik çeviri alanına da göz dikti.

Google’ın Los Angeles yakınlarında görece küçük ve sade bir büroda yürüttüğü otomatik çeviri çalışmalarının en önemli özelliği, otomatik çeviri konusunda yeni bir mantığın benimsenmesi.
"İstatistiksel otomatik çeviri" adı verilen bu mantığa göre, eskiden dil bilimcilerin çeviri yapılacak dillerin gramer kuralları ve sözlüklerini bilgisayarlara yüklemesinin yerine, iki dil arasında daha önce insanlar tarafından yapılan mümkün olduğu kadar çok çeviri bilgisayara yükleniyor.

Kullanılan programın kaynak metinde (dilde) karşılaştığı cümleleri, bu cümlelerin eski çevirilerini bularak hedef dile çevirmesi bekleniyor.

Google’ın otomatik çeviri çalışmalarının yürütüldüğü laboratuvarların başındaki Alman asıllı mühendis Franz Och, sonuçta elde edilen çevirilerin kalitesi mükemmel olmasa da önceki otomatik çevirilere göre bir ilerleme sağlandığını söyledi.
Och, "Uzun zamandır otomatik çeviri işi içinde olan insanlar bizim Arapça-İngilizce çeviri çalışmalarımızı gördüklerinde, sonuçların ’şaşırtıcı’ ve ’çığır açıcı’ olduğunu söylediler" dedi.

Och’un açıklamalarına göre, otomatik çevirinin ne olduğunu bilmeyen başkaları ise yapılan çevirileri okuyunca "burada, beşinci satırda hata var. İşe yarıyor görünmüyor, çünkü burada bir hata var" gibi itirazlarda bulunmuşlar.

Google’ın Rusça konuşan çalışanları ise İngilizceden ana dilleri Rusçaya yapılan otomatik çevirileri gördüklerini, bu çevirilerin "anlaşılır ama biraz garip olduğunu" belirtiyorlar.

2002’de Almanya’dan ABD’ye göç eden Och, Almanca, İngilizce ve biraz İtalyanca biliyor.

BM ve AB dokümanlarından aldıkları yüz milyonlarca kelime tutan Arapça ve İngilizce metinleri bilgisayara yüklediklerini belirten Och, bilgisayarlara ne kadar çok çeviri metni yüklenirse otomatik çevirinin o kadar iyileştiğini belirtiyor.

Bu nedenle kayda değer miktarda çevirileri olmayan, bazı Afrika dilleri gibi dillerde ise otomatik çeviri konusunda daha fazla sorun yaşanıyor.

Diplomatik gaflar son bulacak mı?

Och, istatistiksel analiz yöntemini kullanan kendi çeviri programlarının bazı diplomatik gafları da önleyebileceğini belirtiyor.

Och, buna örnek olarak, bir görüşme sırasında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in tercümanının eski Almanya Başbakanı Gerhard Schröder’e "Almanya’nın Führeri" diyerek yarattığı sıkıntıyı gösterdi. Führer kelimesinin Nazi lideri Adolf Hitler ile özdeşleştirilmesi nedeniyle konuşmanın bağlamında uygunsuz olduğunu belirten Och, kendi çeviri programlarının, ileride böyle bir durumla karşılaştığında, bu bağlamda "Führer Gerhard Schröder" ifadesinin çok seyrek olarak kullanıldığını ama "Bundeskanzler (Şansölye) Gerhard Schröder ifadesinin Führer ifadesinden muhtemelen 100 kez daha fazla kullanılmış olduğunu göreceğini ve doğru kararı vereceğini umduğunu" söyledi.

Otomatik çevirinin sınırları

Google’ın projesinde geçen yıl boyunca çalışan Edinburg Üniversitesinden Prof. Miles Osborne, Google’ın otomatik çeviri çalışmalarını takdir ettiğini ama otomatik çevirinin hala sınırları olduğunu söyledi.

Osborne, "En iyi sistemler (örneğin Google’ınkiler), Arapça-İngilizce gibi dil çiftlerinde gerçekten çok iyi iş çıkarabilir. Ya da örneğin bir Japonca patent belgesine bakıp sizin aradığınız özelliklere uygun olup olmadığına karar verebilirsiniz" dedi.
Osborne, buna rağmen otomatik çeviri yazılımlarının satrançta olduğu gibi uzman çeviri alanında insanları yenemeyeceğini, çeviri yazılımlarının güzel bir çeviri yapmasının beklenmesinden çok, metni anlamada kullanılması gerektiğini söyledi.

Otomatik çevirinin siyasal sonuçları

Google Başkanı Eric Schmidt ise otomatik çeviri alanındaki gelişmelerin, siyasi sonuçları olabileceğini belirtiyor.

Schmidt, konferansta yaptığı konuşmada, "100 dilden eş zamanlı olarak çeviri yaptığımızda ne olacağını düşünebiliyor musunuz? Google ve başka şirketler, her istendiği anda çeviri yapabilelim diye istatistiksel otomatik çeviri konusunda çalışıyorlar" demişti.
Google Başkanı Schmidt, "Çok çok sayıda toplum, dilin belirlediği, birbirlerini anlamayan topluluklar halinde yaşıyor ve dil engeli nedeniyle diğer insanların ne söylediğine gerçekten sempati duymuyorlar. Bu engeli aşmak üzereyiz ve bu gerçekten de muazzam bir şey" dedi.

MSN Yoluyla Sapık Avcılığı


ADAPAZARI'nda son üç ay içerisinde 2 İlköğretim okulu öğrencisine tecavüz edilmesi olayını araştıran polis ekipleri, zanlıyı internette sohbet kanalı olarak kullanılan MSN’den ulaşıp yakalamayı başardı. İzmit’te yakalanıp Adapazarı’na getirilen 9 ayrı şuctan sabıkalı 19 yaşındaki Timuçinhan Ergin suçunu itiraf ederken, “Benim ölüm haberimi de duyacaksınız” dedi.
Adapazarı Dilmen Mahallesi’nde 24 Şubat tarihinde 13 yaşındaki Ç.Ç., kimliği belirsiz bir kişi tarafından boş bir araziye götürüp tecavüz edildikten sonra, üzerinde bulunan 5 YTL parası ve cep telefonu gasp edildi. Bu olaydan 2 hafta sonra ikinci tecavüz olayı Adnan Menderes Caddesi’ndeki boş inşaatta meydana geldi. Kendisini polis olarak tanıtan bir kişi 15 yaşındaki ilkögretim okulu örgencisi F.T.yi boş inşaata götürüp burada tecavüz edince Sakarya Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı Asayiş Şubesi Cinayet Gasp Bürosu Amirliği ekipleri kapsamlı araştırma başlattı.

POLİS MSN'DE SOHBET ETTİ

Araştırma sırasında birinci olayda cep telefonu gasp edilen Ç.Ç.'nin cep telefonuna simt kart takıldığını belirledi. Sim kartın İzmit Tütünçiftlik'te oturan Timuçinhan Ergin tarafından kullanıldığı belirlenince genç hakkında polis araştırma yaptı. Araştırmada Ergin'in daha önce karıştığı 9 ayrı hırsızlık suçundan sabıkasının olduğunu belirleyen polis, gencin arkadaşlarından MSN adresini de alarak sohbete başladı. Sohbet sırasında karşısındakilerin polis olduğunu bilmeyen Timuçinhan Ergin, internet kafede polislerin buluşma teklifini kabul edince, geldiği kafede yakalanarak Adapazarı’na getirildi.

Bir hırsızlık suçundan da arandığı belirlenen Timuçinhan Ergin, iki ayrı suçtan adliyeye sevk edilirken gazetecilere suçunu itiraf etti. Olay sırasında hap içtiğini söyleyen Ergin, ‘neden erkek çocuklara tecavüz ettiği’ yönündeki sorlar üzerine ise “Ne oldugunu bilmiyorum. Yaptım. Benim cezaevinde ölüm haberimi de duyacaksınız” diye konuştu.

Teknolojitelevizyonu.com

Uzaktan Kumanda ile Boy Uzaması


Dokuz Eylül Üniversitesi'nden dört bilimadamı, insan boyunu hem uzaktan kumanda ile hem de belirli bir ağırlık uygulayarak uzatmak için geliştirdikleri iki farklı projenin patentini almak için başvuruda bulundu.
İlk projede boy uzatmak isteyenler için kemik içine çakılan çiviler, uzaktan kumanda ile her gün 1 mm boy uzatacak. Bu projede hasta, yattığı yerden boyunu uzatabilecek.

Diğer projede ise günde bir kez ayağını yere sertçe vuran kişinin boyu aynı oranda uzayabilecek. Projeyle birlikte bir kişinin boyu 3.5 ay gibi kısa bir sürede 10 santimetre uzatılabilecek.

Dokuz Eylül Üniversitesi'nde görev yapan Prof. Dr. Hasan Havıtçıoğlu, TÜBİTAK ve DPT'den aldıkları destek sayesinde geliştirdikleri laboratuvarlarında, Bilgisayar Mühendisliği, Makine Mühendisliği, Kimya Fakültesi ve bazı bölümlerle ortaklaşa projeler geliştirdiklerini anlattı.

Doç. Dr. Önder Baran, araştırma görevlileri Bora Uzun ve Hakan Oflaz ile birlikte hem mekanik hem de şekil bellekli alaşımlardan yararlanılarak insan boyunu uzatmak için geliştirdikleri proje için Avrupa Patent Ofisi'ne 18 Eylül 2006 tarihinde başvurduklarını, üç ay sonra patentlerin gelmesini beklediklerini kaydetti.

Bacağını uzatmak isteyen kişi için önceden ne kadarlık bir uzamanın gerçekleştirileceğini tespit ettiklerini, laboratuvarlarda, kemik içine çakılacak çivinin ona göre tasarlandığını belirten Havıtçıoğlu, ''Hastanın bacağı 4 cm kısa ise çivinin içine yerleştirilen özel sistemlerle o miktarda boy uzayacak. Hasta istese de bunun üzerinde bir uzama gerçekleşmeyecek'' dedi.

Şekil bellekli alaşımlardan yararlanılarak insanın boyunun uzatılması projesinde, elektronik bir frekansın uzaktan kumanda ile harekete geçirilerek kemik içine çakılan çivinin yukarıya doğru hareketinin sağlanacağını dile getiren Havıtçıoğlu, hastaya verilecek kumandayla kendi boyunu kendisinin uzatabileceğini söyledi.

Havıtçıoğlu, çivilerin kemik kaynaması sağlandıktan sonra çıkarılabileceğini kaydetti.

Her gün 1 milimetre uzama

Geliştirilen yöntemlerin uyluk ve kaval kemiklerine monte edilebileceği bilgisini veren Havıtçıoğlu, hastanın boyunun her gün 1 milimetre uzatılabileceğini, bu yöntemlerle kısa bir sürede uyluk kemiğinin 15, kaval kemiğinin 10 cm olmak üzere toplam 25 santimetrelik bir uzamanın gerçekleştirilebileceğini belirtti.

Havıtçıoğlu, yöntemi anlattı:

''Mekanik yöntemde, hasta günde bir kez bacağına aşırı yüklenme yapacak. Kemik içine yerleştirilen çivinin özel aksamları var. Belirli yüklenme karşısında çivi kendiliğinden uzayacak.

Vücut ağırlığının ortalama 3 katı kadar bir kuvvetle yere vurulduğunda çiviler dişliler yardımıyla harekete geçiyor ve 1 milimetrelik bir uzama gerçekleşmiş oluyor. İstenen uzama sağlandığında otomatik olarak sistem kilitleniyor.

Diğer yöntemde ise belli bir frekansta bilgisayar mühendisleri tarafından yüklenen sistem, hastanın kendisi tarafından uzaktan kumandayla uygulanabiliyor.

Hastaya bir şifre veriliyor, uzaktan kumandayla gönderilen frekansla sistem çalışıyor ve ne kadarlık bir uzama sisteme yüklenmişse bir günde 1 milimetrelik uzamayla istenen boya kavuşulmuş oluyor.

Bu sistemlerin diğer boy uzatma sistemlerinden en büyük farkı hem acıyı çok azaltması, hem tedavi sürecini yarı yarıya indirmesi, hem de enfeksiyonu ortadan kaldırması. Diğer yöntemlerde 10 cm'lik bir boy uzatma işlemi 7 ay sürerken, bu yöntemlerde 3.5 ay sürecek.''

Bu yöntemlerin her isteyene uygulanmayacağına dikkati çeken Havıtçıoğlu, bacağında travma sonrasında tek bacakta kısalığı olanların, değişik nedenlerle bacağı kısa olanların ve boyu kısa olanların boyunun uzatılacağını söyledi.

Havıtçıoğlu, ''Boy uzatmanın amacı estetik amaçlı değil fonksiyon amaçlı. "Benim boyum 1.75 bir 10 cm daha uzatıp manken olmak istiyorum" diyenlerin boyunu uzatmayı uygun görmeyiz'' dedi.

Kaynak:teknolojitelevizyonu

Samsung flash bellekte 30 nanometre dedi


Samsung, sayısal cihazlarda daha fazla bilgi taşınabilmesini sağlayacak yeni flash bellek yongası geliştirdiğini duyurdu. Şirket, 64 Gbit NAND flash bellek yongasında, 30 nanometre teknolojisini kullandığını belirtti.

Müzik çalarlar gibi birçok elektronik cihazda daha fazla bellek alanı yaratılmasını sağlayacak olan bellek yongasının, hesaplama ve sayısal uygulamalarda artan flash bellek ihtiyacı için de önemli bir gelişme olduğu yorumu yapılıyor.Samsung, yonganın üretimine ise 2009 yılında başlamayı planlıyor.

Şirketin şu anda ürettiği flash bellek yongalarının büyük çoğunluğu, 50 nanometre teknolojisi kullanılarak üretiliyor. Geçen yıl 40 nanometre teknolojisine sahip 32 Gbit flash bellek yongasını da duyuran Samsung, bu yonganın üretimine ise 2008 yılında başlayacak.

Teknolatte

TV programları SanDisk ile Flash bellekte


SanDisk, yeni başlatacağı online uygulama ve USB Flash bellek sürücüye dayanan video oynatıcı takımı ile internetten bilgisayara aktarılan içeriği, televizyondan seyrettirecek.

Sansa TakeTV adını taşıyacak olan video oynatıcı takımı, bilinen USB Flash belleklere göre biraz daha büyük bir Flash bellek, uzaktan kumanda ve televizyona bağlanan yuvası ile birlikte gelecek.

Kullanıclar, Flash bellek kullanımından farklı olmayan ürüne, ister şirket tarafından eş zamanlı video ve televizyon içeriği satan Fanfare adlı siteden isterlerse de bilgisayarlarındaki yasal içerik ve kendi çektikleri videoları yükleyebiliyor. Daha sonra TV'ye bağlanmış yuvaya yerleştirilen Flash bellek, basit bir arayüz yardımı ile içeriği TV ekranına taşıyor.

SanDisk'in, bilgisayardan televizyona içerik aktarma pazarına bakışını ve bu pazarda daha fazla söz sahibi olmasına yönelik açık ipuçları veren ürünün 4 GB kapasiteli modelinin yurtdışı fiyatı 100 dolar, 10 saate kadar video saklayabilen 8 GB'lık modelinin fiyatı ise 150 dolar olacak.

www.teknolatte.com

Google'dan cep telefonu işletim sistemi


Ankara (AA)- Google Grubu, internetin arama, Gmail elektronik postaları, YouTube, anında mesaj gibi tüm fonksiyonlarını biraraya toplayan bir cep telefonu işletim sistemini 2 haftaya dek kamuoyuna açıklayacak.

Wall Street Journal Gazetesi'nin haberine göre Google, kendi işletim sisteminin donanım olarak bulunduğu cep telefonlarının gelecek yılın ortalarına doğru piyasaya çıkmasını istiyor ve bu amaçla cep telefonu üreticileriyle görüşmelerini sürdürüyor.

Google'ın yakında ''GPhone'' adlı bir ürün çıkaracağı yönündeki söylentilerin yanısıra, internette kimi teknoloji sitelerinde, şirketin Asyalı üreticilerle geliştirdiği kimi telefon prototiplerinin fotoğrafları yer alıyordu.

Alplerdeki Buzulların Son Yüzyılı


Avusturya Alplerindeki buzulların hızla eridiği ve muhtemelen yüzyıl sonunda tamamen ortadan kalkacağı bildirildi. Avusturya Alpleri Derneğinin raporuna göre, geçen sene Alplerdeki 925 buzuldan 105’i üzerinde inceleme yapan uzmanlar, buzulların ortalama 16 metre inceldiğini, hatta buzullardan birinde geçen sene 80 metre incelme olduğunu saptadı.

Alplerdeki buzulların senede ortalama 10-15 metre inceldiğini bildiren uzmanlar, bunun bir on yıl öncesinin iki katı olduğunu belirtti. Buzulların kenarlarında dijital cihazlarla ölçüm yapan 17 uzmanlar, bu durumun devam etmesi halinde buzulların büyük bölümünün bu asrın sonunda yok olacağını bildirdi. Dünya Buzul İzleme Servisinin merkezinin bulunduğunu İsviçre’deki uzmanlar, benzeri uyarılarda bulunmuş ve sorunun Alplerle sınırlı olmadığını belirtmişti. 2002’den beri toplanan veriler, dünyadaki tahmini 160 bin buzulun erimekte olduğunu gösteriyor.

Türkiye, yeni bir gözlem uydusuna kavuşacak


TÜBİTAK, Türkiye’nin yerel kaynaklarla RASAT uydusunun yapımını sürdürürken, diğer yandan Milli Savunma Bakanlığı için TAI ile “GÖKTÜRK-2” isimli yeni bir uydunun yapımına başladı.

Yerel kaynakların maksimum düzeyde kullanılacağı “GÖKTÜRK-2” adını taşıyacak gözlem uydusu 2,5 metre çözünürlükte görüntü toplayacak ve görüntü depolama kapasitesi de 15 Gbit ve üzerinde olacak.

Yaklaşık 200 kilogram ağırlığında ve bir metreküp hacminde olması öngörülen GÖKTÜRK-2, Türkiye ve civarından aldığı görüntüleri anında Türkiye’ye indirebilecek. Yerden 700 kilometre yükseklikte güneşe eş zamanlı yörüngeye girecek olan GÖKTÜRK 2, dünyanın herhangi bir noktasından görüntü de alabilecek.

TÜBİTAK Uzay Teknolojileri Araştırma Enstitüsü Müdürü Dr. Uğur Murat Leloğlu, TÜBİTAK VE TAI’nin GÖKTÜRK-2’nin yapımı için 13 Nisan 2007’de anlaşma imzaladıklarını, Mayıs ayında da çalışmaları başlattıklarını söyledi.

GÖKTÜRK-2’nin Türkiye’de uydu teknolojilerine yönelik tasarım ve mühendislik kabiliyetinin geliştirilmesi amacıyla Milli Savunma Bakanlığı tarafından başlatıldığını anlatan Dr. Uğur Murat Leloğlu, projenin finansal kaynağının ise TÜBİTAK TARAL programı tarafından karşılandığını söyledi.

Uydu yoluyla 2,5 metre çözünürlükte görüntü toplanacağını ve Türk Silahlı Kuvvetleri ile diğer kamu kuruluşlarının bu alandaki ihtiyaçlarının karşılanmasının amaçlandığını dile getiren Leloğlu, projede yerel kaynakların maksimum düzeyde kullanılacağını, böylece uzay sistemleri alanında ulusal kapasite, kaynak ve insan gücünün de gelişiminin sağlanacağını kaydetti.

“Görüntüleme Amaçlı Bilimsel Araştırma ve Teknoloji Uydusu Geliştirme Projesi: GÖKTÜRK-2” adını taşıyan projenin Türkiye’nin uzay alanındaki gelişimini gösterdiğini ifade eden Leloğlu, “Uzay çalışmalarına 2000 yılında başlayan Türkiye için 2007 yılında böyle bir uydu projesi başlatmak çok hızlı bir ilerleme” dedi.

Leloğlu, yerel kaynakların maksimum düzeyde kullanılacağı “GÖKTÜRK-2” adını taşıyacak gözlem uydusunun görüntü depolama kapasitesinin 15 Gbit ve üzerinde olacağını belirterek, uydunun teknik özellikleriyle ilgili şu bilgileri verdi:
“Yaklaşık 200 kilogram ağırlığında ve bir metreküp hacminde olması öngörülen GÖKTÜRK-2, Türkiye ve civarından aldığı görüntüleri anında Türkiye’ye indirebilecek. Yerden 700 kilometre yükseklikte güneşe eş zamanlı yörüngeye girecek olan GÖKTÜRK-2, dünyanın herhangi bir noktasından görüntü de alabilecek. Uyduyla haberleşme, Türkiye’nin bulunduğu bölgeden uydunun geçtiği sabah ve akşam saatlerinde kurulacak. Uydu 93 dakikada bir dünyanın çevresinde bir tur atacak. Her turda kuzey ve güney kutbundan bir kez geçecek.”

“BİR NOKTADA YAKALAYACAĞIZ”
Uzay projelerinde çok hızlı adımlarla ilerlediklerini kaydeden Leloğlu, “O nedenle aya üs kurma projeleri gibi uzay projelerine, başkalarının yapacağı ve bizim sonsuza kadar uzaktan seyredeceğimiz işler gibi bakmıyoruz. Bir noktada yakalayacağız. Muasır medeniyet seviyesi o işte ve onu yakalayacağız” diye konuştu.

Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nın içine yerli katkı da koymak yoluyla satın alacağı GÖKTÜRK-1 uydusunun ise çok daha yüksek çözünürlükte bir uydu olduğunu anlatan Leloğlu, GÖKTÜRK-1 uydusundaki teknolojinin Türkiye’nin şu anki olanakları ile yapılamayacağını, bu düzeydeki bir uydunun da Türkiye’nin uzay alanında sürekli gelişen bilgi ve tecrübesi ile 3-5 yıl sonra yapılabilir hale gelebileceğini ifade etti.

Kaynak: NTVMSNBC

Sanal alışverişte sifreli hayat başladı!!


İnternetten yapılan alışverişlerde sahtecilik tüketicilerin korkulu rüyası haline geldi. E-ticaret alışveriş hacmi 4 milyar YTL’ye yaklaşırken, elektronik ticaretteki sahteciliğin boyutu ise 3 milyon YTL’ye ulaşmış durumda. Yıl sonuna kadar e-ticaret hacminin 5.5 milyar YTL’ye ulaşacağı tahmin ediliyor. E-ticaret hacmi önceki yıllara göre katlanarak büyürken, sahtecilik çetelerinin internet ortamına kayması Bankalararası Kart Merkezi’ni (BKM) de harekete geçirdi.

BKM, internet üzerindeki alışverişlerin güvenliğinin artırılması amacıyla Visa ve Mastercard tarafından geliştirilen 3D Secure sistemi için gerekli platformu hayata geçirdi. Bu uygulamaya göre internetten yapılan alışverişlerde kredi kartı numarası, son geçerlilik tarihi gibi bilgilerin yanı sıra kişiye özel şifre de sorulacak. Böylece kasada şifre döneminden sonra sanal alışverişte de şifre dönemi devreye girmiş olacak. AKŞAM’a yaptığı açıklamada, şifreli alışverişin sahteciliğin önlenmesinde etkili olacağını dile getiren BKM Genel Müdürü Sertaç Özinal, 3D Secure sertifikası alan bin 100 civarında e-ticaret sitesi bulunduğunu, 2008 yıl sonu hedeflerinin ise bu işyeri sayısını 8 bine çıkarmak olduğunu aktardı.

3D Secure Nedir?
3D Secure, kart sahibi ile e-ticaret işyerinin alışveriş sırasında birbirlerini doğrulayabilmeleri üzerine kurulmuş olan bir güvenlik uygulaması. İnternette gerçekleşecek herhangi bir ödeme işlemi sırasında, kart doğrudan alınmış olduğu bankanın sistemlerine yönlendiriliyor. Bu yönlendirme sonrasında, bankanın sistemine şifre girilerek işlem onaylanıyor.

2008 Hedefi 8 Bin İşyeri
BKM Genel Müdürü Sertaç Özinal, 3D Secure’ın uluslararası bir uygulama olduğuna işaret ederek şunları söyledi: “Şu anda 3 milyon YTL gibi bir sahteciliğin olduğu internet, mail ortder gibi rakamın önlem yapılmadığı takdirde çok çok daha yukarılara gitme potansiyeli var. Yıl sonunda internetten alışveriş hacmi 5.5 milyar YTL’ye çıkar diye düşünüyoruz. Şu anda bin 100’ü aşkın e-ticaret sitesi tarafından kulanılıyor. Hali hazırda ise 15-16 bin sanal alışveriş ortamı sağlayan üye işyeri var. 2008 sonuna kadar 3D Secure sertifikası alan işyeri sayısının 8 bine ulaşması hedefleniyor.”

İnternette oltaya takılmayın
BKM Genel Müdürü Sertaç Özinal, internetten alışveriş yaparken e-ticaret sitesinin özellikle 3D Secure sertifikası taşıyıp taşımadığına dikkat edilmesini belirterek güvenli alışveriş için şu önerilerde bulundu:

+ Alışveriş yapılan sitenin güvenliğinin ulusal / uluslararası sertifikalar ile bağlanmış olması gerekir.
+ Kartlar, ulusal /uluslararası kart kuruluşlarının güvenlik sistemine dahil olan bir bankanın kartı olmalıdır.
+ Banka logosu ve adı kullanılsa bile, kişisel bilgileri isteyen e-postalara ve sitelere yanıt vermemek gerekir. Hiçbir banka veya hiçbir üye işyeri bu bilgileri kesinlikle talep etmiyor.
+ Özellikle internet cafe gibi halka açık ve kalabalık yerlerde bulunan bilgisayarlardan mümkün olduğu kadar alışveriş yapılmaması daha sağlıklı.
+ Güvenilir olmayan sitelerden exe, .com, .vbs, .jpg gibi uzantılı dosyaların bilgisayara yüklenmesi riskli olabilir.
+ Sanal ortamda artan virüs tehlikelerine karşı korunmak için kredi kartının kullanıldığı bilgisayarlara antivirüs programı yüklenmesi son derece önemli.

En fazla erkekler alışveriş yapıyor
İnternetten alışveriş yapanların yüzde 75’i erkeklerden oluşuyor. Erkek tüketicilerin tercihi bilgisayar ürünleri, cep telefonu ve ev elektroniği gibi ürünlerde oluşurken, kadınlar ise spor, sağlık ve güzellik ürünlerini tercih ediyor. Müşterilerin yaş ortalaması ise 25-30 civarında. Alışverişler saat 14-16.00 arasında yoğunlaşırken, e-ticarette İstanbul, Ankara, İzmir, Muğla, Antalya ve Bursa gibi iller başı çekiyor. Ciro bazında en çok sipariş verilen ürünler bilgisayar, telefon, ev elektroniği ile ofis ve kırtasiye malzemeleri.

Sertifikası olmayan işyeri ihtilafta sorumlu olacak
BKM Genel Müdürü Sertaç Özinal, e-ticarette tüketicilerin herhangi bir sahtekârlık olayı ile karşılaşması halinde ne gibi hakları olduğuna ilişkin ise şu bilgileri verdi: “Üye işyeri olarak 3D Secure sistemini kullanmadığınız takdirde herhangi bir suiistimal olursa sorumluluk banka ve üye işyerinde oluyor. Ancak uluslararası kurallar gereği, 3D Secure uygulamasını ve logoyu kullanan üye işyerleri, herhangi bir ihtilaf durumunda o zaman sorumluluk tamamen tüketicinin üzerinde oluyor. Şu anda uluslararası kurallar gereği, hem işyerinde hem de kartsahibinde 3D Secure uygulaması yok ise, herhangi bir ihtilaf doğması durumunda sorumluluk kart kabul eden banka, dolayısıyla da işyeri üzerindedir. 3D Secure kullanılarak gerçekleşen bir işlemde ise ihtilaf durumunda sorumluluk kart sahibi üzerinde olacaktır. Ancak her iki durum için de tarafların yasal itiraz hakları saklıdır.”

Kaynak: Akşam

Dünyayı sarsan fare

WASHINGTON - Genetik değişiklik yoluyla, yorulmaksızın uzun süre koşabilen, daha sık cinsel ilişkiye giren, daha uzun yaşayan ve kilo almadan daha çok yiyen bir fare türü geliştirildi. Uzmanlar ileride bu teknolojinin insanlara da uygulanabilmesini umuyor... ABD’deki Cleveland Case Western Reserve Üniversitesi biyokimya profesörlerinden Dr. Richard W. Hanson, Journal of Biological Chemistry’nin son sayısında yer alan yazısında, 6 saat durmadan 7 kilometreden fazla rekor bir hızla koşan bu süper farelerin metabolik olarak bisiklet şampiyonu Lance Armstrong’a benzediklerini söyledi.

Bu farelerin doğada yaşayan benzerlerine oranla yüzde 60 oranında daha fazla yemek yediklerini de belirten Hansen, bununla birlikte zayıf ve tam formda kaldıklarını ve daha uzun süre yaşadıklarını anlattı.

Bu farelerin dişilerinin erkeklere oranla daha uzun süre yaşadıklarını da belirten Hansen, bu süper farelerin diğerlerine göre daha agresif olduklarını bildirdi. Olağanüstü fizyolojik niteliklerin PEPCK-C (phosphoenolpyruvate carboxykinase cytosolique) enziminin üretiminde önemli rol oynayan bir genin aşırı oranda ortaya çıkarılmasına bağlı olduğunu belirten Hanson, ekibiyle birlikte PEKCK-C adı verilen bu yeni tür farenin, PEPCK-C enziminin iskeletteki kaslarla yağ dokularındaki metabolik ve fizyolojik işlevini anlamaya çalışmaya yönelik bir araştırma kapsamında yaratıldığını aktardı.

Laboratuvarında 500 kadar bulunan genetiği değiştirilmiş bu farelerin, PEPCK-C enziminin DNA’sının kopyası bulunan bir gen takviyesi yapılan 6 fareden türetildiğini ifade eden Hanson, PEPCK-C enziminin Case Western Reserve Üniversitesi’nde 1955 yılında keşfedildiğini de hatırlattı.

NTV-MSNBC VE AJANSLAR

Aşırı hareketli 22 inç ekran





Aşırı hareketli 22 inç ekran
Chimei CMV 222H, 22 inç boyutunda, geniş donanıma ve çok hareketli bir ayağı sahip olan bir ekran.

22 inçlinin ayağı çok geniş açılarda katlanabilirlik ve döndürülebilirlik sunuyor. Cihaz arkaya doğru 90 derece yatırılabiliyor.

Hoparlör, kulaklık girişi ve kart okuyucunun yanında ekran sinyal girişi olarak şunları sunuyor: Sub-D, HDMI, S-Video ve Komponent-Girişi.

Kontrast oranı 1200:1 ve tepki süresi 5 ms. Aydınlık metrekare başına 330 Kandela değerinde, görüş açıları ise 170 ve 160 Derece.

Chimei CMV 222H şuandan itibaren yaklaşık 560 Dolara temin edilebiliyor.



E.B

İletişim


WASHINGTON - Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), Dünya’dan 1,8 milyon ışık yılı uzaktaki IC 10 adlı cüce galaksi yakınında, Cassiopeia takımyıldızında bulunan karadeliğin güneşin kütlesinden en az 24 kat büyük olduğunu duyurdu.